11.04.2010

TOPLUMSAL BİLİNÇ




Sürüden çıkanı kurtlar kapar mı?

Yoksa sürüden çıkınca mı kurtların ne olduğu anlaşılır?

Bir şeylerin beni kıskıvrak yakalamış olduğunu, onunla savaşırken esasında kendimle savaşıyor olduğumu yeni anladım. Beynimi, düşüncelerimi, kararlarımı, tüm zihnimi onun kapladığını gördüğüm anda. Gözlerimi kapatıp zihnimi dinlemeye başladığımda ve onun içinde "insanlar ! " dışında başka hiç bir şey bulamadığımı, kendimin ise aralarından yol bulmaya çalıştığımı düpedüz ve apaçık gördüğümde.

Zihnim insanlar ile dolu. Bir insanın bakışı, sözü ne kadar önemli, bir insanın kötü sözü, güzel sözü ne kadar önemli. Dağlara çıkıp yalnız kalan insanın eninde sonunda neden aydınlandığını, dağdan inince nasıl yeniden bozulduğunu anladım kendimi dinleyince. Beni insanlar delirtti sözünün ne kadar gerçek olduğunu da. Hangi birine yetişebilir ki tek bir insan? Bir kişi kaç kişiye göre şekillenebilir ki? Kaç kişiye hesap verilebilir ki? En kötüsü ise onlar da en az benim kadar benden ve diğerlerinden etkilenirken ? Mutluluklar birbirine bağlı iken ?

Zihnimin bu karmaşasını ,çok sesliliğini, yarın ne yapacağımı,nasıl olacağımı, nasıl olmam gerektiğini belirleyen çeşit çeşit insan seslerini duyarken, kalbimi acıtan geçmişteki sözlerin bugünümün esaretini belirleyişini dinlerken, hayatta canımın bir daha acımaması için ya da sevilmek için onların sözlerine uymaya çalışırken bitkin ve tükenmiş buldum kendimi. Canım bağırmak istedi ama kime ?
Ben de bıraktım kendimi. Nasıl bırakmaz ki insan bu devasa kalabalığın önünde?
Ne onlardan korkabilirdim, ne onlarla savaşabilirdim ne de barışmaya çalışabilirdim . İmkansızdı bu çünkü. Tamamen ve kesifçe imkansız. Çok fena yorgun olduğumu hissettim ve kendi gücüme şaşırdım.Bu kadar zaman bu küçük beden bunun altından nasıl kalkabilmişti? Bu nasıl bir güçtü? Ama artık anlamsızdı, çünkü o kadar imkansızdı ki. Büyük İskender olmak ve olmaya çalışmak ne kadar manasızdı.İskender bunu anlamış mıydı? Ama banane, ben çok yorgundum.
İşte o zaman, kısa bir an içinde kuş seslerinin, çiçek kokularının, komşudan gelen çocuk seslerinin, yaşamın taptaze diğer yüzünün, koskocaman ama canlı bir boşluğun, aniden miyavlayan kedinin, ona bağıran köpeğin melodilerinin canlılığını sesini duymaya başladım. Doğa içime doluyordu sanki. Belki de Don Kişotu anladım o anda. Savaşın da barışın da içimde olduğunu. Değirmenlerin de , kurtların da kimler olduğunu.

Bıraktım insanları bir kenara, ne kaçarak ne de savaşarak. Ne dağa çıkarak, ne de yüksek başarılar kazanarak. Evimin koltuğunda bıraktım onları. Sonra da dışarı çıkmak için hazırlandım, yalnızca kendimin istediği, kendimin sevdiği şeyleri giyerek, yalnızca kendimin sevdiği şeyleri yemeye, yalnızca kendimin sevdiği kitapları okumaya, yalnızca kendimin sevdiği işimi yapmaya. Kendim için. Kimse için değil.Yalnızca kendim için.
Bencilim ben artık. Düpedüz bencil.

1 yorum:

gnotlani dedi ki...

27.10.2010 günü ''çok mutlu olduğumuzu ifade ederken'', 04.11.2010 günü ''bitmiş ve tükenmişlikten'' bahsetmekte neyin nesi?

Hey! üzmeyin insanı.